Açlığın, kıtlığın, gıda savaşlarının yaşanmadığı bir dünyada gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesinin sağlanarak üreticilerimizle ve tüketicilerimizle birlikte tüm yurttaşlarımızın sağlıklı bir çevrede refah içerisinde ve mutlu yaşaması Temel Amacımızdır.
Ülkemizde tarım alanında elli yıldır yaşanan yapısal sorunlara çözüm bulunamaması, dünyayı etkisi altına alan pandemi ile birlikte her geçen gün yenilerinin eklenmesi, sorunları görmezden gelerek kolaycı yaklaşımlarla cözüm odaklı politikalar değil ‘Sin de kulle geçsin’ politikalarının hız kazanarak devam etmesi, girdi maliyetlerinin yükselmesi, pandemi ile birlikte pazar ağının daralması, doğal afetler ve kuraklıkla mücadele eden çiftçimizin ağılında beslediği hayvanı fiyatında ve gününde satamaması, ürettiği sütü maliyetinin yarı fiyatına dahi satamayan ve sütünü döken hayvancımız; bırakın ürettiğinden kar elde etmeyi kredi alamaz duruma geldiğinden, çiftçilerimiz üretimden vazgeçme ve üretim alanını terk etme noktasına gelmiştir.
Tüm dünyada her geçen gün daha fazla desteklenen tarım sektörü, ülkemizde ise destek yerine köstek modeline dönüşmüş ve bu modelle sömürülerek tüketicilerin ucuz ve güvenlı gıdaya ulaşmakta zorluklar yasaması bizim ülkemizin gerçeğidir.
Açlığın, kıtlığın, gıda savaşlarının yaşanmadığı bir dünyada gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesinin sağlanarak üreticilerimizle ve tüketicilerimizle birlikte tüm yurttaşlarımızın sağlıklı bir çevrede refah içerisinde ve mutlu yaşaması temel amacımızdır.
Covid 19 salgını süresi içinde bir kez daha tüm dünya tarımın önemini görerek tarımda ulusalcılığa geçiş yapmışlardır. Ülkeler sınırlarını kapatmış üretimde korumacılığa ve stoklama yöntemine geçmişlerdir. Dünya ölçeğinde gündeme gelen korumacı politikalardan ders çıkararak ülkemizde de dışa bağımlılığı artıracak politikalar yerine bir an önce üretim odaklı, ülkemiz çıkarlarına yönelik tarım politikaları oluşturup hayata geçirmeliyiz.
İlk olarak tarım arazilerimizi koruyacak şekilde toprak sınıflandırması ve bununla birlikte toprak koruma yasasını hayata geçirmeliyiz. Ülke olarak tarım arazilerini korumalı, belirlediğimiz bitki deseni üzerinde üretim yapmalı, toprak analizlerimizi yaparak hangi ürünü nerde yetiştireceğimizin en doğrusu olduğunu belirlemeliyiz.
Anavatanımızdan gelen su ile birlikte sulanabilecek arazilerimizin üretimdeki artışı, bununla birlikte sağlanacak ürün çeşitliliği, üretimde istikrarı sağlayacak ve tarım politikalarıyla belirlenecek destekleme modelleri ve şekilleri ile gününde yapılacak ödemelerle ‘tarım üretim planlamasına’ geçilmelidir. ‘Tarım üretim seferberliği’ başlatılmalı, girdi maliyetleri düşürülmeli, kolay ulaşılabilecek, aynı zamanda ucuz kredi olanakları oluşturulmalıdır. Artırılacak destekler ve destek miktarları üretime ve üretene verilmelidir. Gıda tedarik zincirinin tüm aşamaları yeniden gözden geçirilmeli ve aksaklıklar düzeltilmelidir. Kırsal alanları geliştirecek ve kırsalda istihdamı artıracak, ülkemiz gerçeği olan küçük ve aile işletmeciliği desteklenerek çiftçimizin refah düzeyini de artırarak sosyal hayatın daha fazla içinde yer alması sağlanmalıdır.
Belki de en önemlisi tüm tüketicileri fedakarca doyurmasına karşın önünü görmekte zorlanan cefakar üreticilerimize hakettiği değer verilmeli, çiftçimizin moralleri yükseltilmeli ve hükümet edenlere olan güven tazelenmelidir.
Tarımsal üretimin her aşamasında çiftçilerimizle birlikte olan ‘Kıbrıs Türk Çiftçiler Birligi’, çiftçilerimizin alın terinin ve emeğinin en yüce değer olarak görüleceği günler diler.
14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü Kutlu Olsun.